Projemizin Gerekçesi
Projenin Gerekçeleri olarak belirlenenler şunlarıdır:
Elektronik atıklar bünyelerinde 1000’den fazla madde içerir. E-atıklar hem miktar açısından hem de içerdikleri Pb, Be, Hg, Cd, Cr+6 ve bromlu alev geciktiriciler (BFR) atıldıkları zaman hem iş hem de çevre güvenliğini tehdit ederek dolaylı olarak insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedirler. Her geçen gün hızla büyüyen bu e-atık (elektronik atık) sorunu gelişmiş ülkeler açısından önemli riskler oluşturmaya başlamıştır. Dünyada birçok ülke elektronik atık sorunu karşısında çözüm üretmek yerine bu tür atıkların ve eski /hurda/kullanılmış kişisel bilgisayarların fakir ülkelere göndermeye başlamışlardır. Bu yöntem en kolay yol olarak tercih edilmiş hala uygulanmaktadır. Bu tehlikeli ithalat gün geçtikçe tartışılmaya başlanmıştır. Çoğu gelişmiş ülkelerin birçok elektronik atığı seyahati Çin gibi ülkelerde son bulmaktadır. Bu ülkeler bu e-atıklardan çok ilkel geri kazanım yöntemleriyle bakır, alüminyum ve altını geri kazanırken, kurşun ve diğer zehirli atıkların toprak ve suya karışmasına yol açmakta ve buna göz yummaktadır. Bu durum çevreci kuruluşlar tarafından tartışılarak çözüm üretilmesi gerektiği savunulmaktadır. Fakat günümüze kadar büyüyen elektronik atıklar konusunda sanayileşmiş ülkeler ve elektronik üreticileri tarafından sorunun çözülmesi konusunda yeterli adımlar atılmamıştır.
Ülkemizde elektrikli ve elektronik atıkların yönetimiyle ilgili gerçekleştirilen ilk çalışma 2004 yılında yapılmıştır. Ülkemizde düne kadar e-atıklar için yasa ve yönetmelik yoktu. 22.05.2012 tarih ve 28300 sayılı Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların Kontrolü Yönetmeliği çıktı yalnız bu yönetmelik ne okullarımızda ne de öğrencilerimiz arasında bilinmektedir.
Çevre hakkı anayasal bir hak olarak iç hukukumuzda yer almış ve 1982 Anayasası’nın 56. maddesinde “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir” şeklinde ifade edilmiştir. Anayasa göre çevre hakkı sadece bir hak değildir ve aynı zamanda da yükümlülükler içermektedir. 56.maddenin devamında ise “Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir. Bu bizim projemizin gerekçeleri arasındadır.
OECD Çevresel Performans İncelemeleri: Türkiye Bu araştırma sonuçlarına göre ülkemiz çevre eğitimi konusunda etkin çalışmalar yapmıştır. Fakat E-Atık hususunda ülkemiz yönetmelik olarak oldukça geç kalmıştır ve Çevre ile ilgili konular örgün eğitimin her kademesine dâhil edilse de E-atık hususunda etkin eğitimler verilmemiştir.
Çevre problemleri, su kirliliği ya da iklim değişikliği belirli ülkelere özgü meseleler değildir. Küresel çevre meselelerine çözüm üretebilmek bütün ülkeler arasında ortak çalışmayı geliştirmek gerekmektedir. Ayrıca bunlar, ülkelerin çevre bakanlıklarının tek başlarına çözebilecekleri konular da değildirler. Küresel çevre problemlerinin üstesinden gelmek dayanışma, işbirliği ve uluslararası güç birliği gerektirir. Bu projenin gerekçelerine ışık tutan OECD Çevresel Performans Değerlendirmesi, ülkelerin çevresel gelişmişlik düzeyleri hakkında bilgi edinmemizi sağlamakla kalmamış projemizin gerekçelendirilmesinde etkili olmuştur. Siyasal sınır tanımayan küresel sorunlardan biri olan elektronik atık ile mücadelede, ancak uluslararası düzeyde benimsenecek ortak eylemler ile başarıya ulaşılabilir. Bundan dolayı bu çevresel raporları dikkate alarak çalışmalıyız. 1999 dan itibaren yayınlanan Çevresel Performans Raporları çevre politikalarımıza yön vermiştir. Ülkemizde, çevresel bilgiye halkın erişimine yönelik önemli adımlar atıldığını, il bazında ve ulusal düzeyde hazırlanan çevre durum raporları ve çevre istatistikleri ile halkın bu konuda bilgilenmesinin sağlandığını belirten Rapor, korunan alan yönetimi, kırsal kalkınma ve çevresel etki değerlendirme süreçlerinde halkın katılımının sağlandığını, çevre alanında çalışan Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK) sayısının arttığını, kamuoyu bilincinin arttırılmasına yönelik girişimlerde bulunulduğunu belirtmektedir. Hal böyle olmakla birlikte, Türkiye’de bölgesel farklılıkların devam ettiğini belirten Rapor, bölgesel programlar aracılığıyla geri kalmış bölgelerde ekonomik kalkınmanın sağlanmasına yönelik çalışmalar yürütülüyorsa da, bunların çevre koruma ve sürdürülebilir kalkınma içeriğinden uzak olduğunu dikkate getirmektedir. Rapor’da, hem ulusal düzeyde pek çok çalışma yürüten hem uluslararası işbirliği mekanizmalarında daha fazla yer almaya başlayan ülkemizin, çoğu alanda başarı gösterdiği kaydedilse de, Türkiye’de çevrenin halen düşük önceliğe sahip olduğu, ülkemizin, diğer OECD ülkeleri ile benzer çevre standartlarını yakalayabilmesi için tüm paydaşların çabalarını arttırması ihtiyacı bulunduğu, ezcümle, Türkiye’nin çevre sorunları ile mücadele edebilmesi için, çevre politikalarını ve uygulanmalarını güçlendirmesi, çevresel kaygıları ekonomik ve sosyal karar alma süreçlerine dâhil etmesi ve uluslar arası işbirliğini daha da geliştirmesi gerektiği belirtilmektedir.
“Birleşmiş Milletler Binyıl Bildirgesi” bu projenin gerekçelerinden bir diğeridir. Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri, Birleşmiş Milletler'e üye olan 192 ülke tarafından 2015'e kadar yerine getirilmesi planlanan sekiz hedef. Eylül 2000'de Birleşmiş Milletler'in New York Binyıl Zirvesi'nde resmileştirildi. Bu sekiz hedeften üçü çalışmamızla yakından alakalıdır. Bu bildiriyi “Tüm insanlığı, özellikle çocuklarımızı ve torunlarımızı, insan eliyle geri dönülmez biçimde bozulmuş ve kaynakları artık ihtiyaçları karşılamaya yetmeyecek ölçüde azalmış bir dünyada yaşama tehdidinden kurtarmak için hiçbir çabayı esirgeyemeyiz.” şeklinde de özetlemek mümkündür.
Bildiride geçen şu maddeler bizim projemizin uluslararası alandaki paydaş ve ortaklarımızı da ilgilendirmektedir.
*Küresel sorunları dayanışma içinde çözmeliyiz.
*Doğaya saygılı olmalıyız.
*Ortak sorumluluk geliştirmeliyiz.
*Ortak Çevrenin Korunmasına yardım etmeliyiz.
*Çevresel etkinliklerimizin tümünde yeni bir korumacılık ve ev sahipliği ahlakını benimsemeliyiz. Bu çalışmayla, çok uzun zamandan beri hayatımızın bir parçası, hatta yaşantımızın uzvu haline gelmiş elektrik - elektronik aletler ve bunların atık haline gelmesi itibariyle farkında olduğumuz veya olmadığımız sonuçları ulusal ve uluslar arası düzeyde tartışmak, yeniden değerlendirebilirlik başta olmak üzere çözüme yönelik öneriler sunmak istiyoruz.
Çevre ve Orman Bakanlığının yayınladığı “Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların (AEEE) Kontrolü Yönetmeliği”ndeki maddeler proje gerekçelerimiz arasındadır
a) MADDE 8-(1) – Belediyelerin yükümlülüklerinden c maddesi: “Üreticilerle işbirliği içinde tüketici bilinçlendirme kampanyalarını gerçekleştirmekle, görevli ve yetkilidir.”
b) Tüketicilerin yükümlülükleri, MADDE 11-(1)a ve b maddesi: tüketicilerin ayrı toplaması ve E-atıkların ilgili yerlere götürülmesi
c) Tüketicilerin bilgilendirilmesi, MADDE 19-(1) Üreticiler, EEE’lerde bulunan tehlikeli maddelerin çevre ve insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri ile tüketicilerin AEEE ayrı toplama sistemlerine katkıda bulunmaları amacıyla AEEE toplama yerleri hakkında bilgi vermekle yükümlüdür.
Gerek halk gerekse sanayici çevresel risklerin tam olarak bilincinde değildir. Üretilen atıkların uygun şeklide bertaraf edilmemesi durumunda bunun bir kirliliğe yol açacağı ve nihayetinde bu kirliliğin tekrar döneceği konusunda eğitim eksikliği bulunmaktadır.
Atıkların taşınması için uygun nitelikte ve yeterli sayıda lisanslı aracı mevcut değildir. Atık bertaraf / geri kazanım tesislerinin yetersizliği gibi tehlikeli atıkları ve atık yağları taşıyan lisanslı taşıyıcıların sayısı yetersiz olup bu da üreticinin bertaraf tesisi ile anlaşsa bile bu atıkların tesise ulaştırması konusunda sıkıntılara yol açmaktadır.
Ayrıca kimin ne kadar hangi atıktan ürettiği ve bu atıkları hangi şartlarda ne kadar ve nasıl geçici depoladığı, nerede ve nasıl bertaraf ettiği tam olarak bilinmemektedir. Bunlar aylık olarak Orman Bakanlığına bildirilmesi gerekirken yapılmamaktadır.
Atık bertaraf/geri kazanım tesislerinin yetersiz sayıda ve kapasitededir. Ortaya çıkan atıkların (özellikle tehlikeli atıkların) bertaraf edileceği yada geri kazanılacağı tesisler ülkemizde yeni yeni kurulmaya başlamıştır. Maltepe ilçesinde ise …..? var mı kontrol et.
İlçemizdeki tüm okulların stratejik planları incelenmiştir. Hiçbir stratejik planda E-Atıkla ilgili bir atık yönetim planı bulunmamaktadır. Maltepe ilçe genelinde ve İstanbul İlinde E-atıkla ilgili hiçbir proje gerçekleştirilmemiştir.
Biz Maltepe Anadolu Lisesi olarak bu alandaki eksikliği tespit ettik ve de gerekçelerini sıraladığımız bu alanda çalışmaya karar verdik.
Elektronik atıklar bünyelerinde 1000’den fazla madde içerir. E-atıklar hem miktar açısından hem de içerdikleri Pb, Be, Hg, Cd, Cr+6 ve bromlu alev geciktiriciler (BFR) atıldıkları zaman hem iş hem de çevre güvenliğini tehdit ederek dolaylı olarak insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedirler. Her geçen gün hızla büyüyen bu e-atık (elektronik atık) sorunu gelişmiş ülkeler açısından önemli riskler oluşturmaya başlamıştır. Dünyada birçok ülke elektronik atık sorunu karşısında çözüm üretmek yerine bu tür atıkların ve eski /hurda/kullanılmış kişisel bilgisayarların fakir ülkelere göndermeye başlamışlardır. Bu yöntem en kolay yol olarak tercih edilmiş hala uygulanmaktadır. Bu tehlikeli ithalat gün geçtikçe tartışılmaya başlanmıştır. Çoğu gelişmiş ülkelerin birçok elektronik atığı seyahati Çin gibi ülkelerde son bulmaktadır. Bu ülkeler bu e-atıklardan çok ilkel geri kazanım yöntemleriyle bakır, alüminyum ve altını geri kazanırken, kurşun ve diğer zehirli atıkların toprak ve suya karışmasına yol açmakta ve buna göz yummaktadır. Bu durum çevreci kuruluşlar tarafından tartışılarak çözüm üretilmesi gerektiği savunulmaktadır. Fakat günümüze kadar büyüyen elektronik atıklar konusunda sanayileşmiş ülkeler ve elektronik üreticileri tarafından sorunun çözülmesi konusunda yeterli adımlar atılmamıştır.
Ülkemizde elektrikli ve elektronik atıkların yönetimiyle ilgili gerçekleştirilen ilk çalışma 2004 yılında yapılmıştır. Ülkemizde düne kadar e-atıklar için yasa ve yönetmelik yoktu. 22.05.2012 tarih ve 28300 sayılı Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların Kontrolü Yönetmeliği çıktı yalnız bu yönetmelik ne okullarımızda ne de öğrencilerimiz arasında bilinmektedir.
Çevre hakkı anayasal bir hak olarak iç hukukumuzda yer almış ve 1982 Anayasası’nın 56. maddesinde “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir” şeklinde ifade edilmiştir. Anayasa göre çevre hakkı sadece bir hak değildir ve aynı zamanda da yükümlülükler içermektedir. 56.maddenin devamında ise “Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir. Bu bizim projemizin gerekçeleri arasındadır.
OECD Çevresel Performans İncelemeleri: Türkiye Bu araştırma sonuçlarına göre ülkemiz çevre eğitimi konusunda etkin çalışmalar yapmıştır. Fakat E-Atık hususunda ülkemiz yönetmelik olarak oldukça geç kalmıştır ve Çevre ile ilgili konular örgün eğitimin her kademesine dâhil edilse de E-atık hususunda etkin eğitimler verilmemiştir.
Çevre problemleri, su kirliliği ya da iklim değişikliği belirli ülkelere özgü meseleler değildir. Küresel çevre meselelerine çözüm üretebilmek bütün ülkeler arasında ortak çalışmayı geliştirmek gerekmektedir. Ayrıca bunlar, ülkelerin çevre bakanlıklarının tek başlarına çözebilecekleri konular da değildirler. Küresel çevre problemlerinin üstesinden gelmek dayanışma, işbirliği ve uluslararası güç birliği gerektirir. Bu projenin gerekçelerine ışık tutan OECD Çevresel Performans Değerlendirmesi, ülkelerin çevresel gelişmişlik düzeyleri hakkında bilgi edinmemizi sağlamakla kalmamış projemizin gerekçelendirilmesinde etkili olmuştur. Siyasal sınır tanımayan küresel sorunlardan biri olan elektronik atık ile mücadelede, ancak uluslararası düzeyde benimsenecek ortak eylemler ile başarıya ulaşılabilir. Bundan dolayı bu çevresel raporları dikkate alarak çalışmalıyız. 1999 dan itibaren yayınlanan Çevresel Performans Raporları çevre politikalarımıza yön vermiştir. Ülkemizde, çevresel bilgiye halkın erişimine yönelik önemli adımlar atıldığını, il bazında ve ulusal düzeyde hazırlanan çevre durum raporları ve çevre istatistikleri ile halkın bu konuda bilgilenmesinin sağlandığını belirten Rapor, korunan alan yönetimi, kırsal kalkınma ve çevresel etki değerlendirme süreçlerinde halkın katılımının sağlandığını, çevre alanında çalışan Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK) sayısının arttığını, kamuoyu bilincinin arttırılmasına yönelik girişimlerde bulunulduğunu belirtmektedir. Hal böyle olmakla birlikte, Türkiye’de bölgesel farklılıkların devam ettiğini belirten Rapor, bölgesel programlar aracılığıyla geri kalmış bölgelerde ekonomik kalkınmanın sağlanmasına yönelik çalışmalar yürütülüyorsa da, bunların çevre koruma ve sürdürülebilir kalkınma içeriğinden uzak olduğunu dikkate getirmektedir. Rapor’da, hem ulusal düzeyde pek çok çalışma yürüten hem uluslararası işbirliği mekanizmalarında daha fazla yer almaya başlayan ülkemizin, çoğu alanda başarı gösterdiği kaydedilse de, Türkiye’de çevrenin halen düşük önceliğe sahip olduğu, ülkemizin, diğer OECD ülkeleri ile benzer çevre standartlarını yakalayabilmesi için tüm paydaşların çabalarını arttırması ihtiyacı bulunduğu, ezcümle, Türkiye’nin çevre sorunları ile mücadele edebilmesi için, çevre politikalarını ve uygulanmalarını güçlendirmesi, çevresel kaygıları ekonomik ve sosyal karar alma süreçlerine dâhil etmesi ve uluslar arası işbirliğini daha da geliştirmesi gerektiği belirtilmektedir.
“Birleşmiş Milletler Binyıl Bildirgesi” bu projenin gerekçelerinden bir diğeridir. Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri, Birleşmiş Milletler'e üye olan 192 ülke tarafından 2015'e kadar yerine getirilmesi planlanan sekiz hedef. Eylül 2000'de Birleşmiş Milletler'in New York Binyıl Zirvesi'nde resmileştirildi. Bu sekiz hedeften üçü çalışmamızla yakından alakalıdır. Bu bildiriyi “Tüm insanlığı, özellikle çocuklarımızı ve torunlarımızı, insan eliyle geri dönülmez biçimde bozulmuş ve kaynakları artık ihtiyaçları karşılamaya yetmeyecek ölçüde azalmış bir dünyada yaşama tehdidinden kurtarmak için hiçbir çabayı esirgeyemeyiz.” şeklinde de özetlemek mümkündür.
Bildiride geçen şu maddeler bizim projemizin uluslararası alandaki paydaş ve ortaklarımızı da ilgilendirmektedir.
*Küresel sorunları dayanışma içinde çözmeliyiz.
*Doğaya saygılı olmalıyız.
*Ortak sorumluluk geliştirmeliyiz.
*Ortak Çevrenin Korunmasına yardım etmeliyiz.
*Çevresel etkinliklerimizin tümünde yeni bir korumacılık ve ev sahipliği ahlakını benimsemeliyiz. Bu çalışmayla, çok uzun zamandan beri hayatımızın bir parçası, hatta yaşantımızın uzvu haline gelmiş elektrik - elektronik aletler ve bunların atık haline gelmesi itibariyle farkında olduğumuz veya olmadığımız sonuçları ulusal ve uluslar arası düzeyde tartışmak, yeniden değerlendirebilirlik başta olmak üzere çözüme yönelik öneriler sunmak istiyoruz.
Çevre ve Orman Bakanlığının yayınladığı “Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların (AEEE) Kontrolü Yönetmeliği”ndeki maddeler proje gerekçelerimiz arasındadır
a) MADDE 8-(1) – Belediyelerin yükümlülüklerinden c maddesi: “Üreticilerle işbirliği içinde tüketici bilinçlendirme kampanyalarını gerçekleştirmekle, görevli ve yetkilidir.”
b) Tüketicilerin yükümlülükleri, MADDE 11-(1)a ve b maddesi: tüketicilerin ayrı toplaması ve E-atıkların ilgili yerlere götürülmesi
c) Tüketicilerin bilgilendirilmesi, MADDE 19-(1) Üreticiler, EEE’lerde bulunan tehlikeli maddelerin çevre ve insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri ile tüketicilerin AEEE ayrı toplama sistemlerine katkıda bulunmaları amacıyla AEEE toplama yerleri hakkında bilgi vermekle yükümlüdür.
Gerek halk gerekse sanayici çevresel risklerin tam olarak bilincinde değildir. Üretilen atıkların uygun şeklide bertaraf edilmemesi durumunda bunun bir kirliliğe yol açacağı ve nihayetinde bu kirliliğin tekrar döneceği konusunda eğitim eksikliği bulunmaktadır.
Atıkların taşınması için uygun nitelikte ve yeterli sayıda lisanslı aracı mevcut değildir. Atık bertaraf / geri kazanım tesislerinin yetersizliği gibi tehlikeli atıkları ve atık yağları taşıyan lisanslı taşıyıcıların sayısı yetersiz olup bu da üreticinin bertaraf tesisi ile anlaşsa bile bu atıkların tesise ulaştırması konusunda sıkıntılara yol açmaktadır.
Ayrıca kimin ne kadar hangi atıktan ürettiği ve bu atıkları hangi şartlarda ne kadar ve nasıl geçici depoladığı, nerede ve nasıl bertaraf ettiği tam olarak bilinmemektedir. Bunlar aylık olarak Orman Bakanlığına bildirilmesi gerekirken yapılmamaktadır.
Atık bertaraf/geri kazanım tesislerinin yetersiz sayıda ve kapasitededir. Ortaya çıkan atıkların (özellikle tehlikeli atıkların) bertaraf edileceği yada geri kazanılacağı tesisler ülkemizde yeni yeni kurulmaya başlamıştır. Maltepe ilçesinde ise …..? var mı kontrol et.
İlçemizdeki tüm okulların stratejik planları incelenmiştir. Hiçbir stratejik planda E-Atıkla ilgili bir atık yönetim planı bulunmamaktadır. Maltepe ilçe genelinde ve İstanbul İlinde E-atıkla ilgili hiçbir proje gerçekleştirilmemiştir.
Biz Maltepe Anadolu Lisesi olarak bu alandaki eksikliği tespit ettik ve de gerekçelerini sıraladığımız bu alanda çalışmaya karar verdik.